![]() |
![]() |
|||
İnancın Simgesi Kilise ve manastırlarımız inşa edileceği zaman muhakkak (onların anısına yapıldıkları için) bir aziz veya azizenin ismiyle adlandırılır ya da anılırlar… Mort Şmuni de bunlardan biridir ve 15 asırdır ayaktadır. ![]() Cemaatimizin önemli ve faal simalarından biri olan Lütfi Özkök, “İnancın Simgesi Mort Şmuni ve Oğulları” adlı kitabın önsözünde, “Süryani Kadim cemaati, Mardin’in kiliselerine sahip çıkmak, onların onarımını üstlenmek konusunda gereken ilgi ve duyarlığı göstermektedir. Biz Mardin’deki Mort Şmuni kilisesi sevdalısı Özkök ailesi olarak, bu hassasiyeti gösterenlerden olduğumuza inanıyoruz” diyor. Çok haklı! Lütfi Bey’in, “Tam evimizin karşısında!” dediği ve belli ki, kendisi için bir “kutsal mekan” olmasının yanında, çocukluk anılarına da damga vurmuş olması nedeniyle çok “özel” bir anlam ifade eden Mort Şmuni Kilisesi’nin bakım ve restorasyon serüvenini konuştuk. Ait olduğu topraklara derin bir tutkuyla bağlı olan Lütfi Özkök, çok da hoşsohbet bir insan, Mort Şmuni’nin restorasyon serüvenini çok önemli bilgileri aktararak anlattı bize. Röportaj–sohbet süresince hep aynı şeyi düşünüp durduk: Lütfi Özkök ve benzerleri sayesinde köklerimizin dayandığı dinsel ve kültürel mirasımız korunuyor, bu miras onların emek ve desteği ile geleceğe aktarılıyor. Öncelikle “Ellerinize sağlık” diyelim, çok önemli bir “görev”i yerine getirdiniz. Mardin’deki Mort Şmuni Kilisesi, Özkök ailesinin öncülüğünde restore edildi, yenilendi. Bu kilisemizin yenilenmesi için sizi harekete geçiren asıl unsur neydi? Kilise ve manastırlarımız inşa edileceği zaman muhakkak (onların anısına yapıldıkları için) bir aziz veya azizenin ismiyle adlandırılır ya da anılırlar… Mort Şmuni de bunlardan biridir ve Mardin’de, tam evimizin karşısında bulunan bu kilise, M.S. 6. y.y.’dan beri ayaktadır. ![]() Mort Şmuni inancı ve sevgisi, ailemiz (ve elbette ona tüm inananlar) için bir başkadır… Mort Şmuni’ye beslenen inanç ve bağlılığın sebeplerini, önceleri kulaktan dolma bir şekilde öğrendik. Her anlatan da, duyduklarının üstüne bir şeyler katarak anlatırdı. Mort Şmuni’yi, böyle rastgele bilgilerle öğrenenlerden biri de bendim. Ve bu durum, benim geniş çaplı araştırmalar yapmaya karar verdiğim güne kadar sürdü. Yaptığım bu araştırmaları Mardin Abraşiyesi’nden Abune Hori Gabriel Akyüz ile paylaştım ve kendilerine daha geniş çapta bir çalışma yapmasını, mümkünse bunu bir kitap haline getirmesini rica ettim. Abune bu önerimi de seve seve kabul etti. Abunenin geniş çaplı araştırmaları, “Mort Şmuni Kilisesi’nin Tarihçesi (M. S. 6. YY) İnancın Simgesi Mort Şmuni ve Oğulları” olarak adlandırılmış bir kitabın ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Annem ve babamın anısına adadığım bu kitap, Türkçe ve İngilizce olarak basıldı, tüm kiliselere dağıtıldı. Restorasyona başlarken önem verdiğiniz, dikkat ettiğiniz kıstaslar nelerdi? Mardin’deki Mort Şmuni Kilisesi 6. y.y.’da yapılmıştır. Günümüze gelinceye kadar, epeyce tamirat ve ekleme yapılarak ayakta kalabilmiştir. Ancak son dönemlerde yapılan yerel tamiratların sonucunda, kilise orijinalliğini kaybetmiş, eski biçiminden uzaklaşmış, yani tahrip olmuştur. Bunu gören Özkök Ailesi, kendi içinde yaptığı bir istişare ve değerlendirme sonrasında köklü bir restorasyon yapmaya karar verdi. Bu aldığımız kararı 2003 yılında Mardin Metropoliti Mor Filüksinos Saliba Özmen’e bildirdik ve yapılacak bütün onarımları üstleneceğimizi söyledik. Seyidnemiz, bu talebin bazı nedenlerden dolayı ertelenmesini istedi. 2004 yılında talebimizi tekrarladık; kiliseyi eski ve orijinal haline getirecek geniş çaplı restorasyonu üstleneceğimizi yeniden söyledik. Ve sonuçta izni alınca da, hemen araştırmalara başladık. En iyi taş ustalarıyla anlaştık ve restorasyona başladık. Tam olarak neler yapıldı? ![]() İşe çan kulesinden başlandı… Beton yığını haline gelmiş olan sütunlar eski hallerine getirildi, nakışlı kesme taşlar eklenerek tamamlandı. Kilisenin çatısına ışıklı ve eskisinden daha büyük bir haç kondu. Akan damların yalıtımı yapıldı. Yeniden şaplandı, şap tabakasının üstü Mardin kesme taşları renginde, 3 cm kalınlığında Diyarbakır ham mermeri ile döşendi. Avlunun giriş kapısı dâhil sıvalı olan bütün duvarların üzerindeki çimento tabakaları söküldü, orijinal derzli olarak yenilendi. Kilisenin içindeki bütün sıvalar kazındı, alttan çıkan orijinal taşların derzleri yeniden yapıldı. Bir kısmı zaten dökük olan tavan sıvalarının tamamı kazındı, eski haline uygun olarak yeniden sıvandı. Kolonlar temizlendi. (Farklı tarihlerdeki tamiratlar nedeniyle) dolgu üstüne dolgu olan yer döşemeleri tamamen söküldü, kesme Mardin taşı ile yeniden döşendi. Bayağı ayrıntılı bir program uygulamışsınız, en ince noktalar bile atlanmamış gibi gözüküyor… Evet haklısınız… Devam edeyim; kilisenin içinde bulunan, tahminen 400 - 500 yıllık bir tarihe sahip ve zaman içinde sürekli olarak artık boyalarla boyanması sonucu bin farklı renk ya da tona bürünmüş olan ceviz ‘kduşkudşin’lerinin üzerlerindeki boya tabakalarının sökümü dört beş ay kadar bir zaman aldı. Boya tabakalarının temizlenmesinden hemen sonra da eksik parçalar eklendi, tamamlandı. Kilisenin karşısında bulunan divanhane ve üç odanın bütün sıvaları temizlendi. Odaların zeminindeki toprak tabakası temizlendi. Tavan sıvaları ve duvar derzleri yapıldı. Kilisenin girişindeki merdivenlerin üzerindeki sıvalar kazındı, alttan çıkan taşlar yeniden düzenlendi, merdiven yapıldı. Üstte bulunan Büyük ve Küçük divanhanelerinin sıvaları söküldü, eksik olan bölgeler taşla tamamlandı, tabanları mozaik olan yerlerin yalıtımı yapıldı ve ardından da kesme taşla döşendi. Avluda, erkek ve kadınlar için tuvalet yapıldı. Üst mezarlıkta olan otlar ve zamanın getirip bıraktığı bütün çöp ve diğer yığınlar temizlendi. Kilisenin avlusuna iniş merdivenleri yapıldı, şişen duvarlar söküldü, yeniden yapıldı. Üç kademeli bir hale gelmiş kilise avlusunun, kimi beton kimi eski taş olan tabanları söküldü, tek kademeli bir hale getirildi. Eski taşlarla döşendi, eksik kalan taşların aynısı temin edilerek tamamlandı. Avluda bulunan ve senelerdir temizlenmemiş iki kuyunun temizliği yapıldı… Tonlarca çamur atıldı… Kilisenin tüm doğramaları, kapıları ve kanepeleri Afrika kökenli ceviz doğrama ile yenilendi. Demir parmaklıklar, korkuluklar, avizeler, elektrik aksamı, sigorta kutuları İstanbul’da yapıldı ve oraya götürülerek yerlerine konuldu. Elektrik kablolarının tümü değiştirildi, yeniden düzenlendi. ![]() Son derece dikkatli ve ayrıntılı bir restorasyon bu… Aynı zamanda, madddi ve manevi büyük fedakârlık da yapılmış… Kilisenin orijinal haline rücu ettiğine inanıyorum. Uzun yıllar, yeni bir tamirat ya da restorasyon gerektirmeyecek bir iş çıkardığımıza inanıyorum. Restorasyonu takip etme işi ailemiz tarafından bana ve ağabeyim Sait Özkök’e verildi. 14 ay süren restorasyon işlemi boyunca, bazen ben, bazen ağabeyim, bazen de ikimiz birden defalarca Mardin’e gidip geldik. Restorasyon tam 14 ay sürdü ve Seyidnemiz ile Abune Hori’nin kontrolü altında tamamlandı. 16 Ekim 2005 tarihinde, İstanbul’dan gelen 200’e yakın misafir, Mardin ve Mardin köylerinden gelen 300’e yakın kişi ile birlikte ilk ayin yapıldı… İşin manevi külfetinin yanında maddi külfeti de çok büyük. Bu külfetin tamamını Özkök ailesi mi karşıladı? Restorasyona başladığımızın üçüncü ayında, eniştemiz Cemil Koç, “Bu onarımı beş kardeş olarak yapıyorsunuz. Eğer beni de altıncı kardeşiniz olarak kabul ederseniz bu kutsal göreve ben de bir katkıda bulunmak isterim.” dedi. Biz de onun bu isteğini seve seve kabul ettik. Zaten kiliselere yapılan onarım ve yardımlar kimsenin tekelinde değildir ve dileyen herkesin katkıda bulanabileceğini söyledik kendisine. ![]() Peki maddi değil ama manevi anlamda destek aldığınız başka isimler de oldu mu? Restorasyon sırasında, ağabeylerim Corç ve İlyas, kardeşim Münir, eniştem Cemil’in büyük desteğini gördük. Tüm aile fertlerinin yanında, Sayın Mardin Metropolitimiz Mor Filüksinos Saliba Özmen’e, Abune Hori Gabriyel Akyüz’e, Mardin Vakfı Yönetim Kurulu’na, Mort Şmuni Kilisesi sakinlerine teşekkür ederiz. Restorasyondaki sırasındaki yardımlarından dolayı, Sayın Valimiz Temel Koçaklar ve sevgili Belediye Başkanımız Metin Pamukçu ile kıymetli eşlerine bütün Özkök ailesi adına teşekkür ediyorum. Mardin’de bulunduğumuz süre içerisinde bizi hiç yalnız bırakmadılar ve bu restorasyonun tamamlanması için büyük katkıda bulundular… İlk ayine farklı yörelerde gelen ruhanilerimize, diyakoslarımıza, yönetim kurulu üyelerine; İstanbul, Mardin ve civarından gelen tüm müminlere teşekkürü bir borç biliriz. İlk ayin herkes için çok şey ifade etmiş olmalı ama en heyecanlı ya da coşkulu olan da muhtemelen sizdiniz… Restorasyonun bitiminden sonra yapılan ilk ayindeki coşkumuz, heyecanımız anlatılacak gibi değil. Mort Şmuni her dileğimizde yanımızda olmuştur; şükürler olsun ki, Mort Şmuni Kilisesi’nin restorasyonu bize nasip oldu. Mort Şmuni’ye ne yaparsak yapalım yeterli değildir… Mort Şmuni’nin A’dan Z’ye kadar olan restorasyonundan sonraki temennim, 6. y.y.’dan bugüne dek nasıl dimdik ayakta kaldıysa, bundan sonra da ayakta kalması ve daha nice yüzyıllar cemaatimize ışık tutmayı sürdürmesidir. Bu restorasyon tecrübesinin ışığında Süryani Kadim cemaati fertlerine ne söylemek istersiniz? El ele verelim, vermeye devam edelim. Onarımdan öncesini ve sonrasını bilenler, bilmeyenlere anlatsın ki, hem kiliselerimize, hem de bütün dinsel ve kültürel mirasımıza sahip çıkalım, daha fazla ihtimam gösterelim, koruyalım… Mort Şmuni Kilisesi’nin, bu yeni yüzüyle, Süryani cemaatine hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz. Biz de, İdem ekibi olarak, sizin şahsınızda bütün Özkök ailesine teşekkür ederiz. Umarız bu yaptıklarınız ciddi, planlı – programlı, Süryani Kadim cemaatinin parlak geçmişine layık bir restorasyon ya da “koruma” hareketine yol açar. Umarız Özkök ailesinin izinden giden başka aileler de çıkar ve uzun yıllar boyu bin bir zorluk, emek, fedakârlıkla oluşturulmuş; her anlamda zengin tarihimizin geleceğe olan yolculuğunda bütün yollar daha “açık” bir hale getirilir. >>> Metin Düş MARDİN MORT ŞMUNİ KİLİSESİ Mort Şmuni’nin hüzünlü ve anlamlı hayatı günümüzde birbirimize anlatarak kendimize ders çıkartabileceğimiz önemli bir hikayedir. ![]() 6. yy da inşa edildiği düşünülen Mort Şmuni Kilisesi önceleri Mardin surlarının dışındaydı. Yani şehrin dışında inşa edilmişti. Sonraları şehrin genişleyip yayılması sonucu, doğal olarak şehrin ortasında kalmıştır. Kilise yer itibariyle yamaç kenarında yeni yolun üst tarafında Teker Mahallesi’ndedir. Mardin Ovası’nın uçsuz bucaksız görüntüsü yapının manzarasıdır. Kapıları Mardin’e özgü nakışlı, demirli, motifli ceviz ağacından olan yapının batı bölümünde; geçmişte tüm kiliselerde verilen dini, kültürel ve genel eğitimin yapıldığı medresesi bulunur. Medresenin kapısında Süryanice olarak yazılmış yazıttan anladığımız şehrin 19. yy’a girerken çok kötü günler geçirdiği, büyük bir yokluğun yaşandığı bulunabilen şeylerin hatta yiyeceklerin çok pahalı olduğu şehre giriş ve çıkışların yasaklandığı ve Mardin’e yapılan saldırıların olduğudur. Kilise’nin birçok metropolite ev sahipliği yapan divanhanesindeki yazıtta ise bu bölümün 19. yy sonlarında Patrik 3. Petrus döneminde kilise cemaatine bağlı kimseler tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Çan Kulesi ise 1910 yılında yapılmıştır. Ayrıca yapının üç mezarlığı bulunur. Bunlardan biri avluda bulunan eski mezar diğeri kuzey tarafta giriş kapısının yanında, damla bitişik özel mezar ve nihayet sonuncusu da yapının dışında bulunan mezarlıktır. Kilise’nin adı ise bir azizemizin hayat hikâyesine dayanır. ![]() Mort Şmuni Kilisesi'nin M.S. 1869 yılında onarıldığını anlatan ve dış kapı üzerini süsleyen kitabe Mort Şmuni M. Ö. 2. yy’ın başlarında yaşamıştır. Yedi çocuk dünyaya getirmiş, kocasını kaybettikten sonra çocuklarını Takva yolunda eğitmiş onlara Tanrı sevgisini aşılamıştı. Zamanın putperest kralı böyle imanlı kişileri tutuklatarak hapseder. İşte Mort Şmuni ve yedi çocuğu da bunların arasındadır. Hapsedilen anne ve çocuklar kral ve bilge kişi Eli’ozor’ın diyaloğuna şahit olurlar: Kral, Eli’ozor’a ona saygı duyduğunu fakat Yahudilerin dinine uyarak yanlış yaptığını putlara tapmasını, domuz eti yemesini söyler ve son olarak Tanrı varsa bile domuz eti yemesinin ve kralın istediklerini yapmasının sakıncası olmadığını zira baskı altında bunları yaptığını yanlış olsa dahi Tanrı’nın affedeceğini söyler. Eli’ozor söz alarak hem krala hem de halka seslenerek; günahın günah olduğunu; küçük büyük ayrılmadığını; düşüncelerin, tüm zevk ve isteklerin özdenetim gerektirdiğini; yaşamımız için en uygun olanı yememize izin veren Tanrı’nın zararlı olan etleri yasakladığını ve bunlar için uygun olmayan kirli yiyecekleri yemeye zorlanmasının zorbalık olduğunu, bunu yapmayacağını söyler. ![]() Bunun üzerine zalimce kırbaçlanan, tarifsiz acılar çeken Eli’ozor kralın itaat çağrılarına uymaz. Çeşitli işkencelere maruz kalan bilgeye orada bulunanlar acırlar. Önüne domuz eti olmayan pişmiş et koyacaklarını, bunu yemesini kralında buna kanarak onu af edeceğini söylerler. Böylece kirli et yiyip tasayı çiğnemeyecek, kralı da kandırıp kurtulacaktı. O ise inancı için soylu bir şekilde ölmeyi istediğini, yemese bile halk tarafından kirli et yediğinin düşünülmesinin bile kötü örnek olacağını düşünür. Sonunda özel işkence aletleriyle tarifsiz acılar çekerken bile insanlar için Tanrı’ya yalvararak ölür. Kral bu durumu yenilgi sayar, zira bilge kişi inancını büyük acılara ve ölüme değiştirmemiştir. Bu öfkeyle diğer esirlerden Mort Şmuni ve çocuklarını getirtir. Buyruğa göre kirli eti yiyenler serbest kalacak yemeyenler acımasızca öldürüleceklerdir. Annelerinin etrafında toplanan yedi çocuktan etkilenen kral onlara “Demin öldürdüğüm ihtiyar gibi aptallık yapmayın, sözümü dinleyin. Size geniş yetkiler vereceğim. Hiç olmadığınız kadar rahat yaşayacaksınız.” der. Daha sonra işkence aletlerini göstererek onları korkutmak ister. Çocuklar ise inançlarından vazgeçmeyeceklerini ve kralın Eli’ozor’dan hiçbir şey öğrenmediğini söylerler. Kral onlara işkence yaptırmaya başlar. Böylece yedi kardeşe annelerinin gözü önünde acımasızca acı çektirilir. Sırayla her biri öldürür. Ne kardeşlerden biri ne de kuşkusuz en fazla acıyı çeken anneleri inançlarından sapmazlar. Özellikle teker teker çocukları katledilen Mort Şmuni ana yüreğine rağmen Tanrı’yı inkâr etmedi. ![]() Anne Mort Şmuni adına onlarca kilse yapıldı. Bunlardan biri de Mardin’dekidir. Günümüzde bize kalan ise Mort Şmuni ve çocuklarının hayat öykülerini birbirimize anlatmak ve gerçekleştirdikleri mucizeleri şahitlerinden dinlemek. İşte bunlardan biri: Mardin Mort Şmuni Kilisesi’ne gece giren hırsızlar topladıkları eşyalarla kaçacaklarken kilise çanı kendiliğinden çalar. Hırsızlar birilerinin geldiğini düşünerek telaşla kapıya doğru koşmaya başlarlar ama kapı kendiliğinden kapanır. Duvara tırmanmaya çalışırlar ama bir şey onlar engel olur. Nihayet ellerindeki eşyaları bırakırlar. İşte o zaman kapı kendiliğinden açılır. Hırsızlarda rahatça giderler. KAYNAKÇA: |
||||
![]() |
![]() |