ANA SAYFA | DERGİ EKİBİ | ABRAŞİYEMİZ | WEB MASTERLAR | BİZE ULAŞIN | ARŞİV

YAZIYORUM

>> Güzel Gözlüm - KIRŞAN AİLESİ

>> Bugün Ölsen Cennete Gideceğinden Emin misin? - ANİTA BUDAK

>> Herkesi Kendine Arkadaş Etme - ELBİRE GÜRDAL

>> Barihmor Seyyidne - LÜTFÜ SAÇKAN

>> Tek Gerçek İsa Mesih Dünya... - MARİA GÜL

>> Dikkatli Olmalıyız - YAKUP ÖZSEZER

>> Gerçek Asmanın Çubukları - MURAT BASMACI

>> Bitti - KRİSTİN REÇBER

>>> KIRŞAN AİLESİ

Güzel Gözlüm

yaziyorum01.jpg

Berk Kırşan
16.11.1996 - 03.05.2005

İnanışımızın yüceliğin bize öğreten ve manevi destekleriyle ayakta durmamızı sağlayan başta Metropolitimiz Mor Filiksinos Yusuf Çetin ve Abunemiz Hori Samuel Akdemir olmak üzere bizi yalnız bırakmayan tüm ruhanilere sonsuz şükranlarımızı sunarız.

Kırşan ve Yaşgüçlükal Aileleri

Melek Berk Kırşan dokuz yaşında Göksel Baba’mızın yanına gitti. Ama ölmedi, benim için hala yaşıyor. Tanrı ta ki beni alana kadar.onun sevgisi, çalışkanlığı, cesareti bana her zaman bir güç verirdi. Hala öyle. TANRI sevdiklerini yanına alır. Tanrı meleği Berk’in kapısını çaldı ve onu aldı. Şimdi Berk bir melek gibi oldu. İncil’de şöyle bir söz vardır: “Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır.”(Yuh. 11:25). Berk Tanrıyı çok seviyordu. Bu yüzden Berk şimdi yaşıyor. Onu çoooook seviyorum. Bunu yazılarla anlatamam. Sana buradan sesleniyorum: “bizden kurtulduğunu sanma, er geç yanına geleceğiz”

Seni ömür boyu unutmayacak kuzenin Yelda Kırşan

Güzel Gözlüm;

Doğuşunla evimizi aydınlattın, ince ruhunla hayatımızı süsledin, çalışkanlığın herkese örnek oldu, kararlılığın yaşından beklenmeyecek kadardı ve gidişin karanlıktan ziyade başımızın üzerine yerleştirdiğin bir hale gibirdi.

Her zamançok ince bir çocuktun. Her şeyi zamanından önce düşünen, sürprizler hazırlayan, özel günleri hiç kaçırmayandın... Yine kaçırmadın! Sürprizlerin en büyüğüyle, en özel günde bizi yine şaşırttın. Sen sürprizlerin ve hediyelerin en büyüğüsün. Ne yüce bir günde; bayramın üçüncü gününde Baba’mızın yanına gittin. Gidişinin haftası Anneler Günüydü. Pembe bir kolye yapacaktın hani bana, ama sen bir taç yaptın. Anneler Gününde bir meleğin annesiydim artık...

Sen hep yanımdaydın. Acılı anneler gibi mezar taşına kapanmadım, seni özel bir armağan gibi bana emanet eden Rab’bime hiç isyan etmedim. Çünkü biliyorum ki sen o mezarda değilsin; hep olmak istediğin gibi, en yüksekte, en rahat yerdesin.çünkü biliyorum ki sana beslediğimiz sevginin kaynağı O’dur. İmanla O’na yalvaranların hep yanındadır ve O ordusuna yeni askerler beğendiğinde, günahsızları göreve alır. Tıpkı seni de aldığı gibi.

Güzel güzlüm ben o acılı annelerden biri değilim. Senin gidişin bile özel çünkü. Pek çok ders verdin bize gidişinle. Sen Rab’bimizin işlerini gösterdin bize. O’na daha da yakınlaşmamıza sebep oldun. Anladım ki insanoğlu O’nun izni olmadan hiçbir tasarıyı gerçekleştiremez. Oysa ne uzun vadeli planlar yapmışız seninle, ama O’nun planı her zaman ve tek geçerli olan plandır.

Sana dokunmayı, sarılmayı, o güzel yüreğinde hep var olmayı ne kadar istesem de, bedenine sahip olmadan sevebilmeyi, dokunmadan hissetmeyi öğrettin sen bana. İçten gülüşün, gülünce kaybolan gözlerin, herkesin hayran olduğu kirpiklerin bir an olsun gözümün önünden gitmeyecek.

Bil ki sen orada mutlu olduğun için ben de burada huzurlu uyuyacağım. Seni meleklere teslim ettim ve asla rahatsız etmeyeceğim.

ANNEN

“Bu küçüklerden bir tanesini bile hor görmekten sakının! Size şunu söyleyeyim, onların melekleri göklerde olan Baba’mızın yüzünü her zaman görürler.” (Mat. 18:10)

>> Sayfa Başı


>>> ANİTA BUDAK

Bugün Ölsen Cennete Gideceğinden Emin misin?

Rabbi bulunabilirken arayın; yakınken onu çağırın; kötü kişi kendi yolunu, ve fesatçı kendi düşüncelerini bıraksın; ve Rabbe dönsün, ve ona merhamet eder; ve Allahımıza dönsün, çünkü bol bol bağışlar (İşaya Bap 55: 6-8) (Tam tersi olan Süleyman’ın Meselleri Bap 1: 24 – 33, kesinlikle oku genç arkadaşım!)

Eğer günah işlediysen, eğer düştüysen o zaman hemen kalk, günahlarını itiraf et. O zaman hakikat kelamı sebebinden günahlarının derhal silindiğine emin olabilirsin. Biz burada dünyada kör inek oyununu oynamak için bulunmuyoruz. Sen savaşların bölüklerine katılıp, kendi canın için ve diğerlerinin canları için düşmanımıza karşı kan dökülünceye kadar savaşmalısın! Aynı bin yıl önce yaşamış olan Vikingler gibi… Onlar savaşa büyük gemilerle gider ve savaş alanına geldiklerinde savaş için hazır olanlar karaya iner ve geminin tümünü yakarlardı ve böylece kimsenin dönme şansı kalmayacaktı. Böylece yapılacak tek şey “YALNIZ İLERİ” gitmek olacaktı. Bu bizim için ne demektir? Biz kralımız olan Mesih İsa’ya “Evet” dedik ve bütün ömrümüz boyunca onun için savaşacağız, bütün düşünce ve tavırlarımız bu olmalı ki dünyaya ve günaha geri dönmeyelim...

Eğer diyelim günaha düştün, bu yeni tövbe hayatına başlayan kişilerde olağan bir şeydir. O zaman şeytan sana diyecek: “Bak yine düştün günaha, Tanrının egemenliğinde yerin yok.”. Ama sen onu hiç dinlemeden kalk, silkelen ve yolunda geriye hiç bakmadan “yalnız ileriye” koş! Eğer bir daha günaha düşecek olursan şunu düşün: demek ki burnuma kendi pisliğim iyice sinmemiş, dahasına ihtiyacım varmış, evet ama bir saniye bile geçmedi, burnum yine kendi pisliğim içine düştü olsun. Burnun pislik içinde iken ümidine tereddüt etmeden sarıl, irkilip kendine gel ve ümidini tekrar yenile.

Ne pahasına olursa olsun, bütün yürekten günahtan azat olmak isteyen her bir canı yürekten teşvik ediyor Rabbimiz. Ümitli ol, cesur ol, dayan, kuvvetli ol. Şeytan sana karşı ise, böylece de daha kuvvetli olan Mesih senin tarafındadır, ona övgü ve hamd olsun. Bütün düşünceleri savunmak kuvvetlendirmek ve doğrulamaktır.

“Gel rab çağırıyorken seni

Düşün geçip giden ömrün

Birazdan çalınacak son boru

Birazdan alınacak gelin” (alıntı)

“Onların ortasından çıkın ve ayrılın, ve murdara dokunmayın, ve ben sizi kabul edeceğim; ve her şeye kadir olan rab diyor: ‘Size Baba olacağım ve siz bana oğullar ve kızlar olacaksınız.’ ” (2. Korintoslular 6:17)

Sizinle okuduğum meselleri paylaşmak istedim.

>> Sayfa Başı


>>> ELBİRE GÜRDAL

Herkesi Kendine Arkadaş Etme

Yüze gülen dostlardan kaçın kendine ırak etme

Sert davranmalarına evlat kendine çırak et

Verme sırrını kimseye her gelene taş etme

Bilmediğin adamı sakın arkadaş etme

Seni düşürür sonra ağlatır kendi güler

Düşenin yari olmaz demiş çünkü büyükler

Küçük yaratılışlı kimse ile düşüp kalkma

Acar ve hicap perdesini kendin bırakma

Fazilet ışıkları aydınlatır yönünü

Bilesin yürürken hem sağını hem solunu

Dalkavuklardan hiç kimseye gelmez vefa

Kaptırma onlara varlığını çekme cefa.

>> Sayfa Başı


>>> LÜTFÜ SAÇKAN

Barihmor Seyyidne

SBu yıl nedendir bilinmez size bu mektubu yazma isteği duydum. Evet, aramıza gelişinizin bu on dokuzuncu yılında ( İstanbul Süryani Cemaati'nin isteği üzerine 28 Eylül 1986 tarihinde Patrik Moran Mor Iğnatiyos I. Zekka Ayvaz tarafından Metropolit olarak takdis edilir ve Mor Filiksinos Yusuf Çetin Patrik Vekili sıfatıyla İstanbul'a atanır. ) Size, en azından kendi adıma sonsuz şükranlarımı sunmak istedim.

İstanbul'a atandığınızda ben on-on bir yaşlarında bir çocuktum. Açıkçası o zaman buraya gelişinizin, toplumumuz ve özellikle de biz gençler üzerinde oluşturabileceği olumlu etkilerini düşünebilecek bir yaşta değildim. Sanırım geçen yıllardan ziyade toplumumuz ve sorunları, sizi daha çok yıprattı ve yordu. Ama Sizin bundan şikayetçi olduğunuzu hiç düşünmüyorum. İnsanın kendini, toplumuna insanlarına (Kilisesine) adaması böyle bir şey olsa gerek diye düşünüyor, isminiz ve yaptıklarınızın yıllar sonra bile şükran ve minnetle anılacağını çok iyi biliyorum.

Benim kuşağım ve benden sonra ki kuşak gençlerimiz hep sizin ışığınızla büyüdük (en azından ben böyle düşünüyorum). Yaptığınız cuma toplantıları ve gençlik ayinleriyle bizlere dini ve ahlaki duygulan aşılayıp, birbirinden değerli telkin ve öğütlerde bulundunuz.

Yapılan piknikler, kısa tatil gezileri, tekne gezileri ve benzeri sosyal etkinliklerde de kimi zaman ki yoğun programlarınıza rağmen biz gençleri hiç yalnız bırakmadınız. Bu yolla günümüzün bu hızla kirlenen ve dejenere olan dünyasından bir nebze de olsa toplumumuzun geleceği olan biz gençleri kurtarmaya, çekip çıkarmaya çalıştınız. Yüce Rab'ba binlerce kez duacıyız ki, Size bu işleri yapacak güç, iman ve enerjiyi vermiş. Çünkü çok iyi biliyorum ki, başımızda Siz olmasaydınız biz gençlerin hali bugünümüzden çok daha kötü olurdu.

Sevgili Seyyidne, umarım çok uzatıp Sizi sıkmamışımdır. Yazımı konuşma diliyle ve tamamen içten duygularımla yazdım (bu arada Süryanice bir şeyler yazamadığım için de üzülerek özür dilerim, bu benim ayıbım) ve eğer bir sürçü lisan etmiş ya da bilmeden yanlış bir kelime kullanmışsam şimdiden özür diler, o mübarek ellerinizden saygıyla ve sevgiyle öperim.

Yüce Rab'den duamız hep başımızda ve sağlık içinde olmanız, dualarınız hep bizlerle olsun...

>> Sayfa Başı


>>> MARİA GÜL

Tek Gerçek İsa Mesih Dünya...

Sevilecek hiçbir şeyi olmayan, geçici denenme ve acılarla dolu bir yer. Sizce bunlar olduktan sonra dünyaya bağlanmaya değecek bir şey var mıdır artık? Bence, yok. Çünkü dünya yalancı ve aldatıcıdır. Seni sevgiye çağırır, hileyle aldatır. Yaşamı sana bir çiçek gibi gösterir, ama koparmaya kalktığında onun dikenden başka bir şey olmadığını görürsün.

Dünyanın yolu geniş olmasına rağmen, aslında çok dardır. Çünkü insanın isteklerini karşılamaz. İsa Mesih’in yolu ise dar olmasına rağmen, çok geniştir. Sevinçle dolu ve tatlıdır.

Ne mutlu! İsa Mesih’in yolunda yürüyüp süsüne ve gururuna kanmayana. Ancak böyle kişilerin Baba’ya sevgileri yoktur. Çünkü dünyaya ait olan her şey gözün tutkuları ve maddi yaşamın verdiği tutkulardır. Bunlar Baba’dan değil, dünyadandır.

Kısacası, yüreğini dünyaya bağlama. Dünyadaki şeylerin, gözünde değeri olmasın. Üzüntü ve azap çektiğinde Allah’ı düşün. Çünkü onu düşünmek, güzel ve rahatlatıcıdır. Ve hiçbir zaman onun yolundan ayrılma!

>> Sayfa Başı


>>> YAKUP ÖZSEZER

Dikkatli Olmalıyız

Teknolojinin ve medeniyetleşmenin hızla ilerlemesi sayesinde,toplumların yapıları hızla değişim göstermektedir.Tarih ve kültür kavramları yerini, teknolojik gelişmelere ve eğlence olanaklarına bırakmıştır.İnsanoğlu yaşamdaki değişimlere kendini kaptırdığından,sorunlar gün geçtikçe artmaktadır.Günümüzdeki gelişmelerle yaşamımız;eskisine nazaran rahat hale gelse de,bizlere getirdikleri zararlar eski rahatımızı bozar hale gelmiştir.Aynı şekilde günümüzdeki insanların büyük bir kısmı kültürünü,tarihini,kiliseyi ve gençliği ileriye taşımayı tercih etmek yerine,kolay şekilde mutlu olma hayallerini tercih etmektedir.Bunların yanında kimliğini kurtarmak için çalışan değerli cemaat fertlerimiz de bulunmaktadır.Böyle bir oranın oluşmasındaki tek neden ise tüm toplumlar gibi bizi de tehdit eden yozlaşma tehlikesidir. Bir Süryani genci olarak,bu sorundan kurtulmanın yollarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Eski tarihlerde toplumların ayakta kalmalarını sağlayan en büyük unsur askeriye olarak geçerdi.Daha sonra askeri güç yeterli kalmayıp toplumlar bunun yanında kültür,bilim ve tarihi de güç unsuru kullanmışlar.Nüfus ve ekonomik güç unsurları ise her zaman geçerli unsurlar içerisinde yer almıştır.Günümüzde ise yaygın olan insan hakları ve hızla medenileşmeyle toplumların güçlü olması bilim,eğitim ve ekonomiyle sağlanıyor.Milliyetçilik unsuru ise toplum için savaşmak yerine toplum için çalışmak olarak değişmiştir.Biz Süryani toplumu olarak,gençliğin kendini iyi şekilde geliştirmesiyle aydın topluluğunun oluşturmasıyla,inşa edilecek kiliselerimiz,hastanelerimiz ve okullarımızla hem cemaatimize hem de yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti’ne faydalı bir toplum haline gelebiliriz.Sürmemiz gereken siyasetimiz toplum için çalışma,o toplumun kültürünü,tarihini,dilini ve dinini kanunlar doğrultusunda yaşatmak olmalıdır.Bu milliyetçiliği eğer her birimiz taşımayı göze alırsak,hayal gibi görünen bu fikirler gerçeğe dönüşebilir.

Asimile olma yolunda ilerlediğimizi gösteren bir başka kanıtı ise bir kısım gençlerin kilise ve toplum kavramaları yerine, hayallerin ve boş mutlulukların peşinden koşmalarıdır.Gençliğimizin bu sorunu yenmesi tarihini toplumunu öğrenmekle olur.Bunu en başta aileler gençliğe aşılamalıdır.Unutmayın ki şu yaşadığımız zor zamanda Süryani toplumu kadar temiz kalmış bir toplum örneği yoktur.Şu durumda Süryani olmanın bir ayrıcalık olduğunu gençliğimizin unutmaması gerekir;ama bu demek değildir ki biz kendimizi kapatmış durumdayız. Azınlık bir toplumda yaşıyoruz ve arkadaşlarımızın çoğunluğu toplum dışından oluyor.Ancak toplumumuzun ayakta kalması için bunu aşmak gerekir ve aşmanın yolu ise;geçmişimizi bilmemizden geçer.Arkadaşlarınızı Süryanilerden yana seçmeniz sizlere, geçmişinizin ne kadar önemli olduğunu gösterecektir.Çünkü aynı toplum aynı kültür aynı gelenek ve görenekler…Bu durumda bir Süryani arkadaşınız bir kardeşinizden farklı değildir!

Sonuç olarak yaşadığımız bilişim çağı içerisinde toplum için kaydedeceğimiz gelişmelerle, yozlaşma:cemaatimizin şuan gündemde konuştuğu konu olmaktan çıkacak.

Cemaatimizin en belirgin özelliği eleştirmek ve sorunları çok güzel dile getirmek.Ben ise sizlere çözümleri öneriyorum.Eleştirmek ve sorunları dile getirmeye harcadığımız zaman kadar,çözümleri uygulamaya zaman harcamamız dileğiyle…

>> Sayfa Başı


>>> MURAT BASMACI

Gerçek Asmanın Çubukları

Rab Mesih’ten bütün okuyuculara selamet olsun. Evet, sevgili dostlar, selamet sözcüğü sadece Mesih’le müşareketi olan, onunla dolu dolu yaşayan için geçerlidir. Onun dışındaki mutluluklar hep geçicidir. Çünkü temel Mesih değilse, yıkılmaya mahumdur. Rab’bin sözüyle pekiştirilmememiş bir yaşam biçimi, rüzgarla oraya buraya savrulan bir yaprak gibidir.

O zaman biz Rab Mesh’in verdiği örneklere bakalım. Çünkü onun sözleri bize yaşamımızda gerçek kılavuz olur. Rab Mesih şöyle demiştir.

“Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır. Bende meyve vermeyen her çubuğu kesip atar, meyve veren her çubuğu ise daha çok meyve versin diye budayıp temizler. Size söylediğim sözle siz şimdiden temizsiniz. Bende kalın, ben de sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez. Bunun gibi, siz de bende kalmazsanız meyve veremezsiniz. Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinede kaldığın kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız. Bir kimse bende kalmazsa, çubuk gibi dışarı atılır ve kurur.Böylelerini toplar, ateşe atıp yakarlar. Eğer berde kalırsanız vv sözlerim sizde kalirsa, ne isterseniz dileyin, size verilecektir.”

Mesih’in bu örnekte verdiği mesajı biraz düşündüğümüzde, kendimizi aynada görmeye başlarız. Biz yazılan bu örneklerden ne anlayabilirz?- Kendimizi hiç kandırmaalım. Hıristiyan kimliğimize, kiliseye gitmemize, mum yakmamıza, adak adamamıza, vb... hiç sığınmayalım. Eğer asmanın dalında sağlıklı değilsek, koparılıp ateşe atılacağımızı unutmayalım. Çünkü o kutsal asmanın çubuğu olmak kolay değil. O asmadan beslenmiyorsak, çürürüz. Güneş vurduğu zaman kururuz. Yeterince besin alamıyorsak, ürün zamanı ürün veremeyiz. Ama asmada sadık duran kişi her türlü rüzgara, güneşe, yağmura dayanır ve ürünü bol olur. Ürünü bol olsun diye Rab onu budar, temizler, böylece daha çok ürün verir. Rab de onunla sevinir. O kişi toplumuna örnek olur. Yaşamı, Rab’de olan insanlara tuz ve ışık olur. Rab’bi yansıtır, insanlar içinde bir farklılığı olur. Böylece kendi yaşamımıza ne denli dikkat etmeliyiz. O ASMA’da yani Mesih’e bağlılığımızda sağlıklımıyız? Rab’bin sözünü okuyup besleniyor muyuz?Eksiklerimiz ne diye araştırıyor muyuz? Yoksa kulaktan dolma bilgilerle yolumuza devam mı edeceğiz? Rab’den tat, lezzet almak için O’nunla birebir ilişki içinde olmalıyız. Kelamı aracılığıyla Rab’bin bizi yönlendirmesine fırsat vermeliyiz. Tabi ki kolay değil. Dünyada yaşıyoruz. Her zorlukta savaşıyoruz. Ama unutmayalım. Rab Mesih bizimle ise, O’nun Ruhu’nu taşıyorsak, tüm zorlukların üstesinden gelebiliriz. Çünkü biz bu geçici dünyaya göre değil, Mesih’in sonsuz yaşam vaadine göre yaşıyoruz.

Saygı ve sevgilerimle.

>> Sayfa Başı


>>> KRİSTİN REÇBER

Bitti

Güneş doğdu

Ardından battı

Zaman sürekli aktı

Sayamadın belki

Dünya bunu kaç kez yaptı?

Gün geldi, gece gitti

Günler gün be gün bitti

Hayat devam etti.

Fark etmedin belki

Kaç “bugün” seni terk etti

Nice insanlar yeryüzüne geldi

Kimi iyiydi

Kimi kötülük etti

Zamanı geldiğinde

Herkes bir bir gitti

Kimisi her şeyi seyretti

Bu seyir hayatı erteletti

Bak, bir gün daha bitti

Sen hayatı ertelerken

Geleceğin elinden gitti

Artık geç kalmak için çok bile geç

”Gün” senin için de bitti

>> Sayfa Başı