ANA SAYFA | DERGİ EKİBİ | ABRAŞİYEMİZ | WEB MASTERLAR | BİZE ULAŞIN | ARŞİV

KÜLTÜR SANAT

>>> Naim Dilmener

HİKMETİN BAŞLANGICI

Geniş ve uluslararası ‘içerik’, Öz Hikmet ‘in yıllar yılı yayınını sürdürmesini sağlamış; derginin her yeni sayısı, Süryani toplumunun hem ‘ayna’sı, hem de aydınlatıcı ışığı olmuştur.

kultursanat02.jpg

İDEM ile yeni bir dönüm noktasına ulaşan ‘dergi’ geçmişimiz oldukça zengin. Bu zengin geçmişin en parlak noktası da, (derginin ‘sahibi ve mes’ul müdürü’ olarak da görünen) Metropolit Hanna Dolabani tarafından yayına hazırlanan “Öz Hikmet” adlı dergidir. 1947 yılında yayınına başlanan ve Mardin’de basılan (Hikmet Basımevi) dergi, oldukça geniş soluklu olmuş ve uzun yıllar boyunca, (derginin alt başlığında da işaret edildiği gibi) , (hem ‘dini’, hem de ‘edebi’ ve ‘tarihi’ anlamda) Süryani toplumunu bilgilendirmiş, hızla değişmekte olan şartlara uyum sağlamasına katkıda bulunmuştur.

Aylık olarak çıkan dergi, Mardin’de yayınlanıyor olmakla birlikte, Süryaniler ile ilgili her türden haber ve gelişmeyi takip edebilmek - duyurabilmek için oldukça geniş bir ‘vekil’ kadrosu oluşturmuştur. Muhtemelen, günümüzün ‘muhabir’ ya da ‘yazar’ statüsünde olan bu geniş kadro; hem Türkiye, hem de yurt dışında yaşanan - ortaya çıkan gelişmeleri dergi sayfalarına taşımış; dünyanın dört bir yanına dağılmış Süryaniler arasında haberleşme ve bilgi akışını sağlamaya çalışmıştır. Mersin’den (Mihail Naşif) Malatya’ya (Abit Şaho), İskenderun’dan (Lütfi Kurtaran) Derbesiye’ye (İshak Güşra), Lübnan’dan (George Mensur) Fransa’ya (İskender Denho), hatta Amerika (H.Bıtrıs Barsavm) ve Kanada’ya (A.Kerim Karma) ’ya kadar yayılmış bu ‘vekil’ kadrosunun yazdıkları - gönderdikleri her zaman Dolabani tarafından önemsenmiş ve dergi sayfalarına aktarılmıştır. Bu hem geniş hem de uluslararası ‘içerik’, “Öz Hikmet”in yıllar yılı yayınını sürdürmesini sağlamış; derginin her yeni sayısı, Süryani toplumunun hem ‘ayna’sı, hem de aydınlatıcı ışığı olmuştur.

“Posta Kutusu No: 6” gibi bir adresi ve yalnızca iki haneli (“39”) bir telefonu olan “Öz Hikmet”in, hemen hemen her sayısı, Metropolit Hanna Dolabani’nün bir yazısı ile açılırdı. Dolabani, genellikle dinsel yaşamın gündelik hayattaki yansımaları üzerinde durur ve okura verdiği ‘somut duygu’yla, gündelik yaşamını derlemesine - toparlamasına neden olurdu: “Bir aile efradı arasındaki ülfet ve yardımlaşma, ailenin saadetine ve ailenin saadeti, milletin saadetine ulaştırır…” Dolabani’nün amacı, okuyucuyu; doğruluk - açık sözlülük - sahicilik - temizlik esaslı bir gündelik yaşama yöneltmektir. Derginin diğer yazarları da, Dolabani’nün izinden gider. Hem yazılar, hem şiirler, bu genel çerçeveyi daha da sağlamlaştırır - berraklaştırır. Derginin yazarlarından Cemil Alkan, “Çocuğun babalarına karşı vazifesi” başlıklı yazısında,

kultursanat05.jpg

“Ebeveyne karşı ifa edilen vazife, asla fedakarlık değildir; sadece bir vazifedir. Bu vazifeyi ifa edebilmek için bazen mahrumiyetlere bile katlanmalıyız. Bu da bizi mes’ut etmeye kafidir…” der. Kendilerine bakamayacak durumda olan yaşlı insanları ayrı evlere göndermenin, huzur evlerinin, gelin - kaynana çatışmalarının yol açtığı yalnız bırakılmaların olmadığı bir tarihte, 1953 yılının Şubat ayında yazılan bu yazının hemen altına, (Hilmi Ozankaya tarafından yazılmış) “Anne babaya karşı” adlı bir şiir denk getirilir:

“Anne, baba hakkında her an riayetli ol; ihtiyarlıklarında destek ol. Verimli ol: Senin için harcadılar onlar varlıklarını, En tatlı çağlarında, tatlı uykularını…”

Dolabani, istek ve amacını hiçbir yanlış anlamaya mahal kalmaksızın belirlemiş ve ‘editörlük’ vazifesini de bu doğrultuda yapmıştır.

Aynı konulardaki yazı ve şiirler, anlamın ve anlamanın güçlendirilmesi, birbirine eklenmesi, birbirini desteklemesi için yan yana (ya da alt alta) yayınlanmıştır. Günümüzdeki gibi yaygın bir yayın yaşamının olmadığı 40 ya da 50’lerde bile,

Dolabani, önünde çok fazla örnek olmamasına rağmen güçlü bir sezgi ve anlayışla davranarak çağdaş bir dergi çatısı (ya da çerçevesi) oluşturmuştur.

HABERLER

Olup bitenlerden cemaati haberdar etmek de derginin amaçlarından biridir. Televizyonun olmadığı, gündelik gazetelerin bir – iki günlük gecikme ile takip edilebildiği o günlerde, “Öz Hikmet”, (geniş ‘vekil’ ağının da yardımıyla) farklı ya da önemli bulduğu her türden habere sayfalarını açar. “İçişleri vekili Sayın Ethem Menderes’in Deyrülzafaran” ziyareti ya da “Midyat’ı şereflendirmesi” dahil, hemen hemen her türlü haber dergi sayfalarında yer alır. Yalnızca dönemin hükümetinin bazı üyelerinin tarafımıza gösterdiği ilgi değil, çok daha gündelik konular bile verilen haberlerin arasındadır: “Mardin Gül mahallesindeki Mar Petrus kilisesinin damı ve avlusu çimento yapılmıştır” ya da “Bizim basımevi müdürü, bizdeki eski hurufat döküm makinesini işletmek için basın evimize yakın iki oda inşa etmiştir. İnşallah yakında harekete geçecektir” gibi haberlerle, belki derginin yayınlandığı bölge olan Mardin’de zaten duyulmuş - bilinmiş gelişmeler, uzak diyarlarda yaşayan cemaat üyelerine duyurulmakta, bizimle olan bağlarının güçlenmesine çalışılmaktadır. Değişen ‘dünya düzeni’nin, bu değişimin yönlendirmesi ile tek partili (CHP) bir düzenden (Demokrat Parti’nin de dahil olduğu) çok partili bir demokrasiye geçişin getirdiği yeni davranış ya da ‘düşünce’ normları, yıllar yılıdır son derece farklı bir coğrafyada yaşanıyor olmanın bilinci ile hareket eden Süryani cemaatini pek fazla etkilemeyecektir. Bunda da en büyük pay Dolabani’ndür. 90’lı yıllar ile birlikte ‘mozaik’ olarak adlandırılıp yerli yersiz kullanıldığı için anlam kaybına uğrayacak bu köklü yapı, Öz Hikmet’in çabaları ile desteklenir ve kollanır. Dergi sayfalarına yazan konuk yazarların çeşitliliği (aradan geçen 50’den fazla yıla rağmen) çok şaşırtıcıdır. Aynı ‘cemaat’ten olmayan komşu ya da tanıdıkların bir ‘akraba’, hatta bir ‘kardeş’ olarak görülebildiği o dönemlerde, herkesin söyleyebilecek bir ‘söz’ü, aydınlatabilecek bir ışığı olduğunu düşünür Dolabani.

kultursanat06.jpg

Mardin’de açılan bir “verem savaş dispanseri”nden, Kız Enstitüsü’nde açılan fazladan bir sınıf haberine kadar her türlü gelişmeyi sayfalarına alan Öz Hikmet’in amaçlarından biri de, okurlarının içine bir ‘kültür’ ve ‘edebiyat’ tutkusu salmak olmuştur. Birkaç sayı tefrika edilecek kadar uzun ve geniş tutulmuş bir “Edebiyat Nedir? ” incelemesi bile, bu konuyu Dolabani’nün ne kadar önemsediğini gösterir bize:

“Halk edebiyatı, ana kültür bakımından bir milletin sosyal durumunu, arkada kalan bir tarihin marhalasini göstermek noktası ile ölçü halini almıştır… Edebiyatın ana kaynağı olan hayat, maşari kütleler arasında bize deha ve ruhun normal tiplerini kayd etmiştir…”

Halvacı Hnos’un Arjantin’den yazdığı ve “Eva Peron şehrindeki Süryani Kadim Cemaati” hakkında bilgi verdiği yazıdan, Corç İbrahim Aho’nun “Korkuya Kapılmayın, Samimi Arkadaş Edinin” ve “İnsanın Hayattaki Faal Rolü Hangi Yaşta Sona Erer? ” başlıklı yazılarına; dini nikah haberlerinden, “Doğuş Piyesi” adlı tiyatro metinlerine; ayrıntılı bir “Mardin Tarihi”nden, Samuel Akdemir’in “İnsanlardan ziyade Allaha itaat etmek gerektir” başlıklı yazısına kadar her türden bilgi - haber ve gelişmeyi uzun yıllar boyunca okurlarına sunmuş olan “Öz Hikmet”in, hepimizin üzerinde büyük etkisi olduğu çok açık. Bu derginin sayfalarını çevirerek bilinçlenmiş anne ve babalar tarafından yetiştirilmiş kuşak, kendi çocuklarını da, tıpkı gördükleri - okudukları gibi yetiştirdi. Yeni kuşağın da aynı yolu takip edeceğini söylemek mümkün. Bir efsane sayılması gereken Metropolit Hanna Dolabani’nin yaptıkları çok fazlaydı, güçlüydü.

Hala yollarımızı aydınlatacak kadar güçlü. Dolabani’nün düşünce sistemi ve birikimi; bizi, çok fazla değişmiş, kavram kargaşası içinde debelenen bir ‘yakın çağ’ın buz tutmuş yollarında bile ayakta tutacak kadar sağlam.

Bu sağlam ‘yol’un, yüzlerce yıl herkesin önünde uzanacağı da çok açık. ‘Öncü’ler böyledir; çalışırlar - yaparlar ve bu yaptıkları yıllar yılı takip edilir.

Metropolit Hanna Dolabani’yi sevgiyle anıyor, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.